Video ve oyun kiralama endüstrisinin şimdi tepesindeyken 2010’a gelince iflasını açıklayan şirket, piyasadan ismini sildi.
Bu çöküşün temelinde ise çok değerli bir sebep yatıyordu…
David Cook tarafından 1985’te kurulan Blockbuster, başlangıçta görüntü kaset kiralama hizmeti sunarak büyük bir muvaffakiyet elde etti.
1990’larda süratle büyüyen şirket, Amerika başta olmak üzere dünyanın farklı bölgelerinde binlerce şube açtı. DVD’lerin yaygınlaşmasıyla Blockbuster da bu formata geçiş yaptı ve sinema kiralama dalında âdeta bir başkan hâline geldi.
Şirket, kiralık DVD’lerin yanı sıra internet üzerinden de sipariş hizmeti vererek dijitalleşmeye adım attı lakin, 2000’li yılların başında teknolojideki süratli değişim ve internetin yaygınlaşmasıyla Blockbuster, eski iş modelini sürdürmekte zorlanmaya başladı.
Dijitale ve online hizmetlere geçişteki gecikmeler, şirketin en büyük kusurlarından birisiydi.
Blockbuster’dan sonra, 1997’de kurulan Netflix, Blockbuster için en büyük rakip olmayı başarmıştı. Başlangıçta DVD kiralama hizmeti sunan Netflix, 2007’de akış hizmetlerine geçerek büyük bir ihtilal yarattı. Netflix’in “gecikme fiyatı yok” siyaseti ve uygun fiyatlı üyelik planları da tüketicilerin tercihini süratle değiştiren bir ögeydi.
Blockbuster ise fizikî mağazalarına odaklanmaya devam ederek dijitalleşmeye kâfi yatırımı yapmadı. Netflix’in sunduğu yenilikçi hizmetlere karşı koymak için Blockbuster, bir adım geri kalmıştı.
2000’de ise şaşırtan bir gelişme yaşandı.
Netflix, Blockbuster’a 50 milyon dolara satın alma teklifinde bulundu fakat şirket idaresi, bu fırsatı da reddetti. Bu ret, şirketin dönüm noktalarından biri olmuştu. Şirket, büyük bir çöküşe girmeye başladı.
Blockbuster’ın çöküşüne giden yolda yalnızca teknolojik değişikliklere ayak uyduramamasından fazla yönetimsel yanılgılar da tesirli olmuştu. Şirket, kısa vadeli karlara odaklanarak uzun vadeli stratejileri göz arkası etti. Çok mağaza açma stratejisi, şirkete büyük maliyetler yarattı.
Zamanla dijital tahlillere yönelen tüketiciler, Blockbuster mağazalarına gitmektense Netflix üzere konutlarından basitçe erişebilecekleri alternatifleri tercih etmeye başladı. Bu durum da finansal darbenin son vuruşu oldu.
2008 finansal krizi de Blockbuster’ı güç durumda bırakan bir faktördü.
Krizle birlikte tüketicilerin harcama alışkanlıkları da değişti. Beşerler, artık daha uygun fiyatlı ve dijital tahlil arayışına girmeye başlamıştı. Netflix ve Redbox üzere rakipler, düşük fiyatlarla sundukları hizmetlerle Blockbuster’ın pazar hissesini süratle eritti.
Hâliyle tüm bu faktörler, Blockbuster’ı iflas sürecine götürdü. 2010’da şirket, nakit kahrı yaşadığını açıklarken toparlanamadı ve iflas müracaatında bulunarak ortadan kayboldu. Bugün ise yalnızca Oregon’da nostaljik bir mağazası bulunuyor.
İlginizi çekebilir:
